Kayıtlar

Kimse Anlamaz

  Tesbih çeker gibi sabır çektik. Hayal dünyasında bir ömür gezdik. Hayat mıydı, kanun mu? Yaradılış mı böyleydi? Kader ağlarını böyle mi örmüştü? Sevgisiz, saygısız mı olmuştuk? Gidilecek yol yok muydu? Biz neden dipsiz bir kuyuyduk. Sorgu sual yok muydu? Halden anlayan, sesime ses veren Kalp atışlarımı dinleyen yok mu? Sessiz çığlıklar neye yarar şimdi İsyanlarım kime? Haykırışlarım kime? Ellerimde birikmiş kurumuş Kızıllamış kan neyin nesi Kulaklarımda bitmeyen çığlıklar Elimde yine sigaram Kalan birkaç nefesim O da bana yetmez. Sana neler anlatasım geliyor bir bilsen Ama kesilir sesim, anlatamam. Anlamazsın, kimse anlamaz. Ferzan Maral  Yazar Notu Bazen insan, anlatamadığı duyguların yükünü sessizliğinde taşır. Her nefes bir dua, her çığlık bir sükûttur aslında. Kimse anlamaz çünkü herkes kendi yangınında donmuştur. Bu satırlar, bir iç yangının külleri arasından doğan sessiz bir feryattır.

Aile Her Şeydir

  Bir insanın en sağlam kalesi, en sessiz limanı ailedir. Aileyi aile yapan; evin direği değil, evin kalbidir — anne ve eştir. Bu söylendiğinde anlaşılmayacak bir şey yok aslında. Dışarıda kalan herkes bir piyondur; piyonlar saf değiştirir, menfaate göre yön değiştirir. Ama aile… aile asla saf değiştirmez. Çünkü orada sevgi vardır, fedakârlık vardır, sadakat vardır. Gerçek olan budur, doğru olan budur. Ve insan bu doğruyu, bu nasihati sadece kendi ailesi gibi gördüğü insana söyler — bir ablasına, bir abisine, gönülden bağlı olduğu birine. Fakat bugün, insan doğruyu söylemekten korkar hale geldi. Çünkü bazen bir şeylerin iyi olması için verilen nasihat, kırar… incitir… Ama unutmamak gerekir ki, insan bazen iyilik yapıyım derken kendisi kötü olur hep öyle olmuştur . Ama iyilik iyidir  Ferzan Maral

Garip Değil mi?

  Bir gecenin sessizliğinde insanın Allah’la kendi içinde hesaplaşması… Bak gecenin kaçıdır… Sessizlik bile düşüncelerden yorulmuş. İnsan bazen o kadar derine iner ki, düşünmek artık bir yük olur. Çünkü fazla düşünmek, bilgelik değil, Allah’la arandaki perdeyi inceltmektir. Ve o perde inceldikçe sormaya başlarsın: Bu kadar yalanı, bu kadar ihaneti, bu kadar yüzsüzlüğü, bu küçücük dünyaya kim sığdırdı? Bu kadar acıya nasıl izin verildi? Bu bir isyan değildir, ama yaratılmış olmanın ağırlığını hissetmektir. İnsan bazen öyle bir noktaya gelir ki, ne dua eder, ne lanet eder; sadece susar ve anlamaya çalışır. Ne ben, ne sen, ne de bir başkası… Hiçbirimiz bu kirliliği, bu ihaneti, bu yalanı bitiremeyiz. Çünkü kötülük sadece insanda değil; yaratılışın gizli dengesinde saklıdır. Belki de Allah susuyorsa, insanı kendi sessizliğinde sınadığı içindir. Ama yine de garip değil mi? Bu kadar zalime, bu kadar namussuza, bu kadar yalancıya hâlâ bir gün daha nasip etmek…...

İyi Niyet

  Kiminin üstüne giymeye bir kıyafeti olmaz. Kiminin de üstüne giydiği kıyafetin içinde insan olmaz. İnsanlık giyimle, kuşamla farklı görüşüyle değil; yere düşen bir çocuğu görünce kaldırıyorsa insandır. Sokaktaki yaşlılara el uzatıyorsa insandır. Bir hayvanın ölümüne gözyaşı dökebiliyorsa insandır. Biz ki karşılık beklemeden, bir övgü duymadan, kimseye duyurmadan dula, kocaya, yetime, anneye, çaresize çare olduk. Sağ elin verdiğini sol el görmüyordu bizde. Onlarsa ne paylaşıyorlarsa hepsini resmediyorlardı. İşte bu yüzden onlar para kazandı, biz onların kazandığı parayı kazanmadık  biz onların kaybettiği insanlığı kazandık. FERZAN MARAL

Sahte Duygular

  Bazen insan, kalbine inanan son kişi olur. Unutulmanın sessizliğiyle konuşur, içindeki yankıyla susar. Bu şiir o sessizliğin kalemden dökülen hâlidir… Şiirler yazasım geliyor adına, Ama hatırlıyorum ki sen de unuttun beni. Gideceğim dediğim yollar, Çıkmaz sokaklara sürüklüyor beni. Umudu bıraktığım kollarında, Gözyaşlarımı arıyorum hâlâ, Anlayan yok mu beni? Susuyorum her gece, deli gibi. Aynı havayı solumak gibi, Özlüyorum seni ilk günkü gibi. Ne sevgiler ne aşklar, Her şey geride kalmış. Kime inansak yalanmış. “Seviyorum” sözlerine bile, İnancım kalmamış. Vazgeçmişim hem kendimden Hem de hayallerimden. Geriye sadece boşlukta dolaşan bir beden, Ve bir de ölümü bekleyen ruhum kalmış.  Ferzan Maral

Dalgın Biraz da Kırgınım

  Düşünüyorum da ne kadar çok dalgınım.   Hayatın zorlukları bir yandan   Sorumluluklar bir yandan   Beynimi kemiren sorunlar bir yandan   Hangi güne bakacağımı   Nereye gideceğimi   Ne düşüneceğimi şaşırmış durumdayım.   Arafta kalmış gibiyim   Her yanımda bir dert neye yanacağımı   Ne yapacağımı unutmuş haldeyim.   Gülüp oynamaktan   Susup oturmaya başlamış   Hayal kurmayı bırakmışım.   Oysa ne dere kenarlarında   Çiçeklerle konuşur   Şiirler okurduk.   Her şey eskiden güzelmiş fark edememişiz.   Takvimler bulmuş kasım ayını   Havalar soğuk içim yangın yeri   Ne günler yaşamışım eski günlerde   Ne mutluymuşum eski günlerde.   Ferzan Maral

Sevgi ve Keder

  Küçükken büyükler, sevmenin çok güzel bir şey olduğunu söylerdi. Bir gün mutlaka herkesin karşısına sevdiği biri çıkar, derlerdi. Ben bu konuşmalara şahit olunca, bir an önce büyümek ve o günün gelmesini hasretle bekledim. Ve o gün geldi… O gün doğdu… Ve o günün doğuşuyla, onu gördüm. Sonra sordum kendime; Niye o gün doğdu? Niye o gün karşıma çıktı? Beni niye bu kadar kedere boğdu? Meğer o anlattıkları sadece bir hikâyeymiş. Sevgi sanıldığı gibi mutluluk değilmiş, Meğer sevgi kederin ta kendisiymiş. Çünkü sevgi, insanın en büyük sınavıdır; Bir yüreğe dokunursun ve o dokunuşta hem yaşamı hem ölümü hissedersin.  Ferzan Maral