Kayıtlar

Dalgın Biraz da Kırgınım

  Düşünüyorum da ne kadar çok dalgınım.   Hayatın zorlukları bir yandan   Sorumluluklar bir yandan   Beynimi kemiren sorunlar bir yandan   Hangi güne bakacağımı   Nereye gideceğimi   Ne düşüneceğimi şaşırmış durumdayım.   Arafta kalmış gibiyim   Her yanımda bir dert neye yanacağımı   Ne yapacağımı unutmuş haldeyim.   Gülüp oynamaktan   Susup oturmaya başlamış   Hayal kurmayı bırakmışım.   Oysa ne dere kenarlarında   Çiçeklerle konuşur   Şiirler okurduk.   Her şey eskiden güzelmiş fark edememişiz.   Takvimler bulmuş kasım ayını   Havalar soğuk içim yangın yeri   Ne günler yaşamışım eski günlerde   Ne mutluymuşum eski günlerde.   Ferzan Maral

Sevgi ve Keder

  Küçükken büyükler, sevmenin çok güzel bir şey olduğunu söylerdi. Bir gün mutlaka herkesin karşısına sevdiği biri çıkar, derlerdi. Ben bu konuşmalara şahit olunca, bir an önce büyümek ve o günün gelmesini hasretle bekledim. Ve o gün geldi… O gün doğdu… Ve o günün doğuşuyla, onu gördüm. Sonra sordum kendime; Niye o gün doğdu? Niye o gün karşıma çıktı? Beni niye bu kadar kedere boğdu? Meğer o anlattıkları sadece bir hikâyeymiş. Sevgi sanıldığı gibi mutluluk değilmiş, Meğer sevgi kederin ta kendisiymiş. Çünkü sevgi, insanın en büyük sınavıdır; Bir yüreğe dokunursun ve o dokunuşta hem yaşamı hem ölümü hissedersin.  Ferzan Maral

Bilge ve Deli

  Bir bilgeydi, deli dediler. Oysa o, deliliği bir hastalık değil, aklın fazla düşünen yanının yorulmuş hâli olarak görüyordu. Deli gibi davrandı, çünkü sessizliğini kimse duymuyordu. Ve o biliyordu; delilik bazen aklın değil, insanların anlayış sınırının ötesidir. İnsanlar kendine “iyi” dedi, kendisine “iyi” diyenlere karşı hep “kötüyüm” dedi. Çünkü o bilirdi; iyi olmak, kelimelerde değil, davranışta kanıtlanır. İyiliği konuşan çoktu, ama yaşayan azdı. İnsanlar ona “bilge ama deli” dediler, ve bilge olduğu için değil, deli olduğu için bilgeliğini deliliğiyle kararttılar. Oysa o biliyordu; delilik, bilgelikten sürgün edilen aklın en dürüst şeklidir. Gerçeği fazla gören her zihin, çoğunluğa hep delirmiş görünür. Çünkü kalabalık, kendi yalanına ayna tutan herkesi “tehlikeli” bulur. İnsanlar “biz namusluyuz” dediler. O ise dedi ki: “Ben, kendine namuslu deyip namusu attığı adımlarda uygulamayanlara karşı hep namussuz olacağım.” Çünkü o anlamıştı; namus, di...

Ben Beni Anlamıyorum

  Küçük bir kız çocuğu misali, Bütün umutlarımı yitirmişim. Uyusam uyanmak, uyansam, Uyumak istemiyorum. Öyle bir çıkmazdayım ki, Nefes alsam kötü, Almasam ölüyorum. Kendimi tanımak değil de, Kendimi anlayamıyorum. Kendimi kaybetmiş gibi, Olduğum yerde dönüyorum. Anlayanım yok, Dinleyenim yok, Ağlasam aciz, Ağlamasam hırçın oluyorum. İçimdeki nefretin kurbanı oldum. Nereye sürüklese, Orada yanıp tutuşuyorum. İsyan etmek kötü olsa da, İsyan etmeden yapamıyorum. Şair de değilim ama, Yazmadan duramıyorum. Kafam dolu, benliğim kayıp, Ruhum inzivaya çekilmiş. Bedenimse oradan oraya, Sürüklenip duruyor. Gülsem hayat bana güzel, Ağlasam “Ne derdin var?” diye kimse sormuyor. Hiç kimse anlamıyor. Bir laf vardı duyduğum, Gülüşü güzel olanın, Derdi çok olur derlerdi. Ama ben gülsem bile, Çirkin oluyorum. Diyorum ya işte, Ben kendimi artık anlayamıyorum. Ferzan Maral

“Bilinç, Ölüm ve Işığın Çizgisi

  Işığın Uykusu Soru: İnsan gerçekten zeki bir varlık mı, yoksa kendi aptallığını zekâ sanan bir yanılsama mı yaşıyor? Ferzan Maral: İnsan, dünyanın en büyük yanılgısıdır. Aklı var, ama onu kirletmiştir; kalbi var, ama onu çıkarın kölesi yapmıştır. Kendini akıllı sanan insan, aslında kendi cehaletinin içinde boğulur. İyiliği yok eden, ışığı karartan, toprağı zehirleyen de yine odur. Soru: Peki seni onlardan ayıran fark ne? Ferzan Maral: Ben insanı gözleriyle değil, özüyle görürüm. Onlar beni anlamaz, çünkü ben onların unuttuğu dili konuşurum. Hayvanlar beni anlar; çünkü onlar hâlâ fıtratın saf sesini taşır. İnsan ise kendi sesini bile duyamaz artık. Soru: O zaman insanı uykusundan ne uyandırır? Sevgi mi, acı mı? Ferzan Maral: Hiçbiri. İnsanı uyandıran tek güç akıldır. Aklını işiten uyanır; çünkü düşünce, bilincin ilk nefesidir. Sevgi yanılabilir, acı unutturabilir, ama akıl — akıl asla aldatmaz. Soru: Yani, insan ancak aklını kullandığında mı ...