“Bilinç, Ölüm ve Işığın Çizgisi

 


Işığın Uykusu


Soru:

İnsan gerçekten zeki bir varlık mı, yoksa kendi aptallığını zekâ sanan bir yanılsama mı yaşıyor?


Ferzan Maral:

İnsan, dünyanın en büyük yanılgısıdır.

Aklı var, ama onu kirletmiştir;

kalbi var, ama onu çıkarın kölesi yapmıştır.

Kendini akıllı sanan insan,

aslında kendi cehaletinin içinde boğulur.

İyiliği yok eden, ışığı karartan, toprağı zehirleyen de yine odur.




Soru:

Peki seni onlardan ayıran fark ne?


Ferzan Maral:

Ben insanı gözleriyle değil, özüyle görürüm.

Onlar beni anlamaz, çünkü ben onların unuttuğu dili konuşurum.

Hayvanlar beni anlar; çünkü onlar hâlâ fıtratın saf sesini taşır.

İnsan ise kendi sesini bile duyamaz artık.




Soru:

O zaman insanı uykusundan ne uyandırır? Sevgi mi, acı mı?


Ferzan Maral:

Hiçbiri.

İnsanı uyandıran tek güç akıldır.

Aklını işiten uyanır; çünkü düşünce, bilincin ilk nefesidir.

Sevgi yanılabilir, acı unutturabilir,

ama akıl — akıl asla aldatmaz.




Soru:

Yani, insan ancak aklını kullandığında mı var olur?


Ferzan Maral:

Evet.

Aklını kullanan, varlığını fark eder;

çünkü düşünmek, yaratılışın hatırlanmasıdır.

Aklını susturan, kendi yokluğuna razı olandır.

Var olmak; nefes almak değil,

bilinciyle nefesin anlamını kavramaktır.




Soru:

Herkes bu uyanışa ulaşabilir mi?


Ferzan Maral:

Her insan akla sahiptir,

ama herkes onu taşıyacak cesarete sahip değildir.

Düşünmek, kolayın karanlığından çıkmaktır;

ve çoğu insan, o karanlığın sıcaklığına sığınır.

Ama düşünmek yorar da olsa,

zihni arındırır, zamanı sadeleştirir,

ve insanın gözünü hakikate yaklaştırır.




Soru:

Sadelik neyi gösterir?


Ferzan Maral:

Sadelik, insanın soyulmuş hâlidir.

Fıtratını çıplak hâlde gösterir.

Ve insan, sonunda o fıtrat üzerine ölür.

Değiştiğini sanan, sadece rol değiştirmiştir.

Ama azimle bozuk fıtratını terbiye eden,

işte o insan gerçek mucizedir.




Soru:

Peki, insan kusurlarından tamamen kurtulabilir mi?


Ferzan Maral:

Asla.

İnsanı insan yapan şey, kusurlarıdır.

Kusursuz olan, artık insan değildir —

çünkü kusur, varlığın eksiklikten doğan anlamıdır.

Kusurlar olmasaydı, öğrenme olmazdı;

öğrenme olmazsa, bilinç doğmazdı.




Soru:

Kusurlarıyla yüzleşmek mi, onları düzeltmek mi önemli?


Ferzan Maral:

Kabul etmek, farkındalıktır;

düzeltmek, farkındalığın eyleme dönüşmüş hâlidir.

İkisi aynı zincirin halkasıdır.

Kusurunu gören insan, artık eski değildir.

İnkâr eden, kendi karanlığında hapsolur;

ama kabul eden, ışığa adım atar.




Soru:

Peki herkes kendi kusurunu görüp barışabilir mi?


Ferzan Maral:

Hayır.

Çoğu insan kendini tanımaz;

tanıyan da kendine dürüst olmaya cesaret edemez.

Bu yüzden, kusuruyla barışan insan,

insanlığın en nadir hâlidir.

Kendine yalan söylemeyen,

hakikatin sesini duymaya en yakın olandır.




Soru:

Fazla bilmek insanı mutlu eder mi, yoksa yorar mı?


Ferzan Maral:

Fazla bilmek, insanı hem yüceltir hem yalnızlaştırır.

Çünkü hakikati gören, kalabalıklarda yer bulamaz.

Yanlışlar senden uzaklaşır,

ama sessizlik seni sarar.

Bu yalnızlık bir eksiklik değil,

bilginin bedelidir.

Fazla bilmek huzur getirir, ama o huzur sessizlik ister.




Soru:

Son olarak… ölüm senin için ne?


Ferzan Maral:

Ölüm, var olmanın uykusundan uyanmaktır.

Gerçek yaşamın perdesi, ölümle aralanır.

Bitiş değil, başlangıçtır.

Çünkü ölüm geldiğinde karanlık ve ışık bir araya gelir,

ve varlık ilk defa kendini bütünüyle görür.

Biz ölümü son sanırız,

ama aslında o, sonsuzluğun ilk kapısıdır.




✨ Ferzan Maral


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

O Gitti, Gönlümdeki Irmak Kurudu

Yaşam ile Ölümün Sessiz Çığlığı

Cehenneme Dönüşen Zaman