Bilge ve Deli

 Bir bilgeydi, deli dediler.

Oysa o, deliliği bir hastalık değil,

aklın fazla düşünen yanının yorulmuş hâli olarak görüyordu.

Deli gibi davrandı, çünkü sessizliğini kimse duymuyordu.

Ve o biliyordu;

delilik bazen aklın değil, insanların anlayış sınırının ötesidir.


İnsanlar kendine “iyi” dedi,

kendisine “iyi” diyenlere karşı hep “kötüyüm” dedi.

Çünkü o bilirdi;

iyi olmak, kelimelerde değil, davranışta kanıtlanır.

İyiliği konuşan çoktu,

ama yaşayan azdı.


İnsanlar ona “bilge ama deli” dediler,

ve bilge olduğu için değil,

deli olduğu için bilgeliğini deliliğiyle kararttılar.

Oysa o biliyordu;

delilik, bilgelikten sürgün edilen aklın en dürüst şeklidir.

Gerçeği fazla gören her zihin,

çoğunluğa hep delirmiş görünür.

Çünkü kalabalık, kendi yalanına ayna tutan herkesi “tehlikeli” bulur.


İnsanlar “biz namusluyuz” dediler.

O ise dedi ki:

“Ben, kendine namuslu deyip

namusu attığı adımlarda uygulamayanlara karşı

hep namussuz olacağım.”

Çünkü o anlamıştı;

namus, dilde değil, adımda taşınır.

Ve bazen doğrular, namusluların değil,

namussuz diye damgalananların kalbinde saklıdır.


İnsanlar ona düşman oldu.

Ama o, hayatı boyunca

namusu adımlarında, dürüstlüğü davranışlarında taşıyanlara karşı

hep sadık kaldı.

Çünkü o biliyordu;

yalanın alkışlandığı bir dünyada, dürüstlük deliliktir.


Kimi gözünde bir deli,

kimi dilinde bir bilgeydi o.

Oysa o, sadece gördüğü ve şahit olduğu namussuz insanları,

namussuz mısralara sığdırarak namussuz oluşlarını mısralarında ölümsüzleştirip,

nesilden nesillere ulaşmasını sağladı.


Ferzan Maral


Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

O Gitti, Gönlümdeki Irmak Kurudu

Yaşam ile Ölümün Sessiz Çığlığı

Cehenneme Dönüşen Zaman