On Beş Yıllık Bir Hikâye

 Ben on beş yıl önce birini tanıdım.

Bir düğünde tanıdığım şahıs, masadaki birine bir kızı sordu.

Evli olduğunu diğer arkadaş söyleyince yüz ifadesi düştü

ve sessizce masadan kalkıp gitti.


Yıllar geçti…

O şahıs tanınmış bir yazar oldu, yazdığı mısralar güçlüydü.


On beş yıl sonra yollarımız kesişti.

Sordum:

“Ne oldu o gün, niye gittin, neden giderken yüzün düştü?”


O kızı sevdim…

Gördüğüm anda yüreğimde bir sıcaklık hissettim.

Ama evli olduğunu diğer arkadaş söyleyince,

o sıcaklık gitti, yüreğim buz gibi oldu.


Kız evliydi; eşine saygısızlık olmasın diye

hiç düşünmedim ona sevgimi söylemeyi.

O günden sonra hep yazdım,

onun haberi yokken ona olan sevgimi yazdım.


Peki niye artık yazmıyorsun?


Boşandığını duydum

ve ona söyledim o tarihten itibaren onun için yazdığımı.

Ama tanıdığım her dakika

ona verdiğim bu kadar emeği hak etmediğini anlamaya başladım.


Meğer ben onu yıldız olarak görmüşüm,

uzaktan baktığım için…

O gördüğüm yıldızın yıldız gibi parlamasına sebep,

içinde sakladığı karanlıkmış.


İçinde gizlediği karanlığı gördüm.

O karanlığı görünce

yazmayı bıraktım,

sevmeyi bıraktım.


İnsan hiç tanımadığı birine emek verdiğinde mutlu olabilir.

Ama tanıdıktan sonra o emeğin boşa gittiğine şahit olmak çok daha kötüdür.

Hiçbir insan göründüğü gibi değildir.

Ferzan Maral 

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

O Gitti, Gönlümdeki Irmak Kurudu

Yaşam ile Ölümün Sessiz Çığlığı

Cehenneme Dönüşen Zaman