Kayıtlar

Eylül, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İki Ölüm ve Gerçek Yaşam

  Bizler niçin yaşarız? Çoğu insan sadece yaşamak için yaşar; Ve bu yüzden nefsinin kölesi olur. Yaşamak için yaşayan bir irade, Nefsine hükmedemez. Oysa insan, yaşamak için dünyaya gelmez. Her şeyin bir farklı anlamı vardır; O “farklı” dediğim an, Aslında gerçek başlangıca giden köprüdür. O köprüyü idrak edip yürümeye başladığında, Niçin yaşadığını anlarsın. Dünya bir imtihan yurdudur. Ama imtihanı başarıyla verebilmen için Önce niçin yaşadığını keşfetmen gerekir. Yaşam bir başlangıç değil, bir bitiştir. Ve her bitiş sonsuz bir başlangıçtır. Yaşamın bir diğer anlamı ölümdür, Ölümün bir diğer anlamı ise yaşam. Gerçek yaşama kavuşmak için Ölüm yolculuğuna girmen gerekir. Sen ve herkes, şu anda sadece ölmek için yaşıyor. Ama insanlar bunun bilincinde olmadığı için Yanılgı ve yenilgi içinde kalıyorlar. Ölüm yaşamın kendisidir. Ve ölüm iki tanedir: Ölmek için yaşayanlar, Öldükten sonra sonsuz yaşamı aydınlıkta bulurlar, Aydınlığın zeminini oluştururlar. ...

“Kadere Diz Çöktüren

  Ölüm dışında kadere boyun eğenler, onlar acizdir. Ben onlardan değilim. Ben ölüm dışında kadere boyun eğmem. Ben, kadere yön verenlerdenim. — Ferzan Maral

Bir Avuç

  Kimi bir avuç altın ister, Kimi bir avuç mutluluk. Herkesin isteği, arzusu, Niyeti farklı bu dünyada. Şimdilerde bakıyorum da insanlara, Aklım karışıyor bazen. Herkes neden açgözlü, Neden doymak bilmiyorlar? Kimi kuru ekmeğe muhtaç, Kimi sevgiye muhtaç. İnsanları gördükçe Ben de aldım elime kalemi. Önce niyet ettim, Sonra başladım anlatmaya derdimi. “Hangi kalem” dedim, “yazmış kendi kendine derdini.” Çok ağır yazıyorsun, “Neden hep dertlisin?” diyorlar. Ne yaşanacaksa yaşanacak, Ne olacaksa olacak. Eksiltemezsin, çünkü eksilmeyecek. Ferzan Maral 

Niye Bu Kadar Delirdik

  Göreceğimiz güzel günler Onlar nerede kaldı? Sabır diyerekten Çıktığımız bu yolda Bir savaş bir itiş kakış vardı. İnsanoğlu değil miydik? Hepimizde de bir inat vardı. Fark edemedik paylaşmanın Sevginin birliğin gücünü Anlayamadık birbirimizi Destek çıkmak yerine Köstek olmayı tercih ettik. Dostluk sadece insanlıkta mı vardı? Bir insanla bir hayvan dost olamaz mıydı? Sevmek sadece iki insan için mi vardı? Bir kuş insana bağlanamaz mı? Ne kadar dar düşünür hale gelmişiz. Herkes birbirini kötüleme derdinde Kimse kimsenin halini anlamıyor. Niye bu kadar değiştik? Neden bu kadar delirdik, anlamıyorum.

On Beş Yıllık Bir Hikâye

  Ben on beş yıl önce birini tanıdım. Bir düğünde tanıdığım şahıs, masadaki birine bir kızı sordu. Evli olduğunu diğer arkadaş söyleyince yüz ifadesi düştü ve sessizce masadan kalkıp gitti. Yıllar geçti… O şahıs tanınmış bir yazar oldu, yazdığı mısralar güçlüydü. On beş yıl sonra yollarımız kesişti. Sordum: “Ne oldu o gün, niye gittin, neden giderken yüzün düştü?” O kızı sevdim… Gördüğüm anda yüreğimde bir sıcaklık hissettim. Ama evli olduğunu diğer arkadaş söyleyince, o sıcaklık gitti, yüreğim buz gibi oldu. Kız evliydi; eşine saygısızlık olmasın diye hiç düşünmedim ona sevgimi söylemeyi. O günden sonra hep yazdım, onun haberi yokken ona olan sevgimi yazdım. Peki niye artık yazmıyorsun? Boşandığını duydum ve ona söyledim o tarihten itibaren onun için yazdığımı. Ama tanıdığım her dakika ona verdiğim bu kadar emeği hak etmediğini anlamaya başladım. Meğer ben onu yıldız olarak görmüşüm, uzaktan baktığım için… O gördüğüm yıldızın yıldız gibi parlamasına ...

“Rüyaların Sahibi Kadına”

  Kar altında yürümek gibisin; içimde tarifsiz bir serinlik, huzur ve ürperti bırakıyorsun. Dolunayın büyüsü bile, senin güzelliğinin karşısında sönük bir ışık misali kayboluyor. Ne diyeyim… Seni yalnızca rüyalarımda yaşamak bile başlı başına bir mutluluk. Ama rüya bitince, ardında kanayan bir yürek kalıyor. Ne olur, kal! Eğer gidersen, ruhumu da yanında götürürsün. Çünkü ben, senin hatırana tutunarak yaşayacak kadar güçlü değilim. Her rüyanın sonu, bana ölüm gibi ağır geliyor. Ben seni rüyamda gördüğümde uyanmaktan korkuyorum; çünkü uyandığımda seni bulamıyorum. İnan bana, gitme… Gitme, ey rüyalarıma güzellik katan kadın. Gitme, ey mısralarımın gizli sahibi. Sensiz ben, “ben” olamam; “sen” olmadan, hiçbir kelime “biz” olamaz. – Ferzan Maral